Hat Sanatının Tarihi
Arapça’ da yer alan "hatt” kelimesinden türeyen ve bir sanata ismini veren bu kelime terminolojik açıdan Arapça’ da estetik ölçüler ile güzel bir şekilde yazı yazılması anlamına işaret eder. Hat sanatı maddi manevralarla başlayıp ve ruh ile tamamlanır diyebiliriz. Güzel sanatlar içerisinde gönüllerde ayrı bir yere sahip olan hat sanatı ülkemizde oldukça başarılı örneklerle günümüzde de ilgileri üzerine çekmeyi başarmaktadır.
Batı dünyasında kaligrafi olarak bilinen güzel yazma sanatı ile hat sanatı yakından ilişkilidir ancak bu ilişki ülkemiz ile Batı dünyası arasındaki kültürel farklarda olduğu gibi belirgin sınırlar ile birbirinden ayrışmaktadır. Kaligrafi, hat sanatında olduğu gibi yazıyı ölçülü, estetik ve bazı diğer kurallar çerçevesinde örnekler vermektedir.
Hat sanatının ortaya çıkış hikayesi Arap Yarımadası coğrafyasında gerçekleşmiştir. Arapların antik ataları sayılan Nebati Krallığı’nda yer alan bazı örnekler hat sanatının ortaya çıkışına dair bizlere bilgi vermektedir. Bu antik kavmin kullandığı yazı türü Nebati Krallığı’nın yıkışından sonra Arap kavimleri arasında yaygınlaşmış ve kabul görmüştür. Arapçanın en ilkel hali olarak kabul edilen bu alfabe hem Nebati Krallığı döneminde hem de ilerleyen dönemlerde diğer Arap kavimleri tarafından estetik amaçlar doğrultusunda kullanılmıştır.
Arap Yarımadası’nda yaşayan Arap bilginler kullandıkları alfabeye, alfabenin kullanıldığı coğrafyaya göre çeşitli isimler verdiler. Güney Arabistan’da kurulan Himyeri Krallığı’nın alfabesine müsned adı verilmişti. Himyeri hattı, latin alfabesindeki gibi her harfin diğerinden ayrı bir şekilde yazılarak oluşturulmaktaydı. 7. Yüzyılın başlarında ise bu yazım şekline belirli bir hareket kazandırıldı. Bu sayede harflerin birbirinden ayrıksı bir şekilde yazılmasından ziyade devamlı, birleşik harf yazmaya yarayan bir stil geliştirildi. Buna ek olarak bu yeni yazı stiline bazı imla ve noktalama işaretleri kazandırıldı. Böylece ortaya konulan yeni yazı stili Arap yazısının estetik bir açıdan ele alınabilmesini yani hat sanatını geliştirdi.
6. ve 7. Yüzyılda ortaya konulan yeni stil hem şekli hem de içerik açısından ciddi bir ilerleme gösterdi. İslamiyet’in ilk zamanlarında adına "kufi” ismi verilen yazı stili ile hat sanatı ciddi bir gelişim ivmesi kazandı. Bu hat türü Mekke ve Medine şehirlerinde de başarılı örnekler verdi. Zamanla Mekke’de tercih edilen hatta "Hatt-ı Mekki” Medine’de kullanılan hatta ise "Hatt-ı Medeni” ismi verildi. Buna ek olarak yine bu tarihlerde Mail ve Meşk adında iki farklı hat yazım türü isimlendirildi. Mail hattı dikey harfleri uzun ve sağ tarafa doğru eğik bir şekilde yazılmasını, Meşk hattı ise yatay harflerin uzunca yazılmasını işaret ediyordu. İki farklı üsluba ayrılan hat yazımı günümüzde de çeşitli isimler ile isimlendirilmektedir.
Hat sanatı ülkemizde ilk başarılı örneklerini Selçuklular zamanında vermiştir. Selçuklu devletinde mimari eserlerde celi sülüs en çok tercih edilen hat üslubuydu. Buna ek olarak kufiler ise tezyin üslubunu tercih etmişlerdi. Selçuklu döneminde camiler, imarethanelerde sıklıkla hat sanatı örnekleri görülmüştü. Osmanlı dönemi ise hat sanatı bulunduğumuz coğrafyada yeni bir seviyeye atlamıştı. Çoğunlukla usta-çırak ilişkisi ile gelişen Osmanlı hat örnekleri günümüzde de hat sanatında üslup ve tarz bakımından devam etmektedir.
En iyi hat malzemeleri için tıklayın: Hat Ve Tezhib Malzemeleri